5 Kasım 2009 Perşembe

Komşularımın Ne Kadar Çok Silahı Varmış




Bu yazıyı son derece "kısık" bir sesle yazıyorum. Hani ne olur ne olmaz klavye tuşlarının sesi komşularımdan birini rahatsız eder, onları sinirlendiririm, sonra al başına belayı.

Dün geceden beri komşularıma, kendi binamız ve yakındaki sakinlerine, sokaktakilere, yakın sokaklarda oturan diğer semttaşlarıma saygıda en ufak bir kusur etmiyorum.

Her birine onları sinirlendirmeyecek derecede bir tebessüm takıp suratıma, yerlere kadar eğilerek tüm saygımı gösteriyorum.

Karşı komşum, düğün değil seyran değil, müzik setinin sesini sonuna kadar açmış Ankara havası dinliyor. Dinlesin efendim, en doğal hakkı.

Üst komşum çarşaflarını yıkayıp asmış, boyu bizim balkonu geçiyor. Sıcakta evde oturmak iyidir, şimdi balkona çıkıp da ne yapacağız, Allah'ın günü bitmedi ya başka bir gün otururuz balkonda. Üst komşunun çarşaflarını tedirgin etmeyelim.

Oh ne güzel, bir komşumuzun misafirleri yanlış zile basmışlar. Bu sayede de olsa kapıya çıkıp hiç tanımadığımız insanlara o saygı dolu tebessümümüzü gösterebiliyoruz.

Ben bu kadar korkak değildim. Hiç kimse benim için ödlek kelimesini kullanmayı aklının ucundan bile geçirmezdi. Komşularımın hoşgörüsüne sığınarak söylüyorum, meğer ben ne geçimsiz, ne kavgacı bir tipmişim. Komşularım bunca zamandır bana nasıl katlanmış acaba.

Evet ne diyordum, ben eskiden bu kadar ödlek biri değildim. Ta ki dün geceye kadar. Atv ekranından Rüştü'nün penaltıyı kurtarışından hemen sonra gerçekte komşularına karşı ne kadar saygıda kusur etmeyen bir insan olduğum kendiliğinden ortaya çıktı.

Rüştü penaltıyı kurtardı, daha bizim futbolcular birbirine sarılmaya davranıyordu ki nasıl bir cephaneliğin ortasında yaşadığımız ortaya çıktı. Mahallenin dört bir yanında mermiler taılmaya başladı. Değişik sesler, değişik aralıklarla en az yarım saat sürdü silahların mermi kusması. Tek tek atılan mermiler, otomatik silah sesleri, kulağımızın dibinde patlayan silahlar, biraz daha uzaktan gelen sesler.

Öyle birkaç magandanın, bir kaç serserinin işi olsa neyse. Seslerden anlaşıldığı kadarıyla milli zaferden sonra silaha sarılmayanları n sayısı oldukça azınlıktaydı. Hani bir de silahı olup da olgunluk gösterip silaha sarılmayanları hesaba katarsak sanırım bütün komşularımın, bütün semttaşlarımın silahı var. Hem de patlayınca fena halde korku salıyorlar.

Bu yüzden karşılaştığım komşularımın, semttaşlarımın silahı olmayan birkaç garibandan biri olabilme ihtimaline kafayı yormuyorum. Ne yapacaksın can tatlı, en iyisi saygıda kusur etmemek.

Baran DENİZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder